Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek, kasım ayının sonunda İstanbul'a kar yağmasının beklendiğini belirtirken kış ayının ise soğuk ancak az yağışlı geçeceğini kaydetti. Gündem. Haber Girişi: 23 Ekim 2019 Çarşamba 14:47. Başkakollardasın belki. Gördüm ki başka bir yüze. Tebessüm kondurmaktasın. Oysa ben bileğimde. Senden kalma bir bilekliği bile. Koparıp atamadım, yapamadım. Hiç bilmezdim ayrılığın. Bu kadar soğuk bir yer olduğunu. Resmine bakmanın bu kadar. Acıtacağını bir gün. İçimde kopan fırtınayı . Ve yırtılan o gökyüzünü Denizi, agaci, kuslari birazcik mutlulugu gormeme izin vermeden bir damla yerlestirdin kirpigimin ucuna.. Yillarca o damla dustukce, yenisini ekledin tomurcuk tomurcuk o yesilliklere.. Biten ask degil sevgilim, biten izdirap.. Ama yine de birseyler bitti be sevgili -hepsi yok. yada varlar sen yoksun, yok olduğun bir piyeste onlar belki izleyici, bu yalan hayatının temaşasındasın sadece. hayat bu. can nefes aldıkça, bir bahar, bir kış ve bir sürü kent ve bir sürü sevdiğin, ama sen ana gövde ve hepsi dalların, yine büyüyor bir şeyler içinde. büyürken küçük kalıyor insanlığın hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor. bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan. oysa yapacak ne çok şey vardı. ve ne kadar az zaman kış başlıyor sevgilimiyi bak kendine. gözlerindeki usul şefkati. teslim etme kimseye, hiçbir şeye. upuzun bir kış başlıyor sevgilim ayrılığımızın kışı başlıyor. giriyoruz kara ve soğuk Vay Tiền Nhanh. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek, kasım ayının sonunda İstanbul'a kar yağmasının beklendiğini belirtirken kış ayının ise soğuk ancak az yağışlı geçeceğini kaydetti. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek, değerlendirmelerde bulundu. Tek, "Özellikle Kasım ayı içerisinde sıcaklıklar ortalamaların altına düşecek. Bu da Kasım ayı içerisinde özellikle Kasım'ın sonuna doğru kar yağışı olasılığını artırıyor ve yine kış dönemi boyunca kar yağışlarını alacağız ama yağış çok düşük olduğu için kar yağışları çok uzun soluklu ve çok fazla olmayacak. Özellikle Marmara Bölgesini, İstanbul'u kuru, ayazı daha fazla bir kış bekliyor" dedi. "İlk kar kasım ayında yağabilir" İstanbul'a bu kış ilk karın erken yağabileceğini vurgulayan Tek, "Bizi aslında kurak bir kış bekliyor. Kurak kış derken, kar yağmayacak mı sorusunu da akla getiriyor. Ama sıcaklık verileri aynı şeyleri söylemiyor. Sıcaklık verileri mevsim normalleri ve altı değerler gösteriyor. Özellikle Kasım ayı içerisinde sıcaklıklar ortalamaların altına düşecek. Bu da Kasım ayı içerisinde özellikle Kasım'ın sonuna doğru kar yağışı olasılığını artırıyor ve yine kış dönemi boyunca kar yağışlarını alacağız ama yağış çok düşük olduğu için kar yağışları çok uzun soluklu ve çok fazla olmayacak. Özellikle Marmara Bölgesini, İstanbul'u kuru, ayazı daha fazla bir kış bekliyor. Bu da beraberinde yine yüksek basıncın olduğu günlerin sayısını artıracağından, sisli ve puslu günlerin, deniz trafiğinde aksamaların daha çok yaşanacağına işaret ediyor. Tabii ki bu, bugünden baktığımız verilere göre" dedi. "Soğuk ama az yağışlı bir kış geçireceğiz" Normalde girilen veriler kar yağışının en yoğun olduğu dönemin Ocak'ın 15'i ile Şubat'ın 15'i olduğunu ifade eden Tek, "Geçmiş yıllara ait veriler bu şekilde gösteriyor. Ama bu seneye özgü, Kasım ayının özellikle ortalama sıcaklıkların altında geçeceğini söyleyebiliriz. Bu sapmalara biz anomali diyoruz. Bunlar ortalamaların altında kalacak gözüküyor. Bu sadece bir işaret aslında. Yani sıcaklıkların ortalamaların altında kalmış olması, Kasım ayının sonlarında kar yağışı olma olasılığına işaret ediyor. Bir kesin hüküm değil. Kesin kar yağacak anlamına gelmiyor ama öyle bir olasılık oluyor. Diğer aylar içerisinde de yine sıcaklıklar mevsim normali ve altı değerler yani serin bir kış olacak. Aralarda tabii sıcak günler olabilir ama derin kuvvetli soğukların olduğu, yani eksi değerlerin fazla olduğu bir kış bizi bekliyor ama yağış miktarları az olduğundan kar yağışlarının miktarları az olabilir. Zeminde tutabilir, bir-iki gün kalabilir. Bununla birlikte sıcaklık ve yağışı uzun vadeli iklim tahminlerinde değerlendirirsek, evet İstanbul'da bu sene Kasım ayı sonunda bir kar yağışı olasılığı bulunuyor. Kasım sonuna doğru sıcaklıklar biraz daha düşmüş olacak. Yağışlar açısından sıkıntılar var. Su tasarrufuna şimdiden başlamamız gerekiyor" şeklinde konuştu. "Bu kış, süper hücre ve dolu olayı yaşanma olasılığı düşük" Geçtiğimiz Sonbahar ve Kış aylarında sıkça gördüğümüz süper hücre ve dolu olaylarının yaşanması ile ilgili olarak ise Tek, "Bu olasılık biraz daha düşüyor tabii ki. Yani sıcaklıklar yüksek olduğu zaman bu enerji daha da fazlalaşmaya başlıyor. O yüzden o tür yapıların olma olasılığı biraz daha az. Daha çok Orta Akdeniz üzerinden gelen yağışlı sistemler bu dönemde Eylül, Ekim, Kasım aylarında oluşuyordu. Hatta Ekimin sonlarına gelmiş vaziyetteyiz. Bu zaman içerisinde Orta Akdeniz üzerinden gelen çok fazla bir yağışlı sistem mevcut değil. Bunların sayıları azaldı, buradan gelen enerjisi yüksek yapılar süper hücre dediğimiz yapılar oluşturuyordu. Bunlar bu sene fazla oluşmayacak görünüyor. Daha çok yüksek basınç, Kuzey'den gelecek soğuk havalar ama bununla birlikte yağış getirmeyecek havalar olacak gözüküyor önümüzdeki 6 ay boyunca. Bunun içine kış ve ilkbaharın ilk zamanları da dahil" dedi. "Doğal yaşantımızdan uzak" Vatandaşlar ise Kasım ayının kar yağışı için erken olduğunu söylüyor. Karaköy'de balık tutan emekli öğretmen Mahmut Aytaç, "Mevsimlerin düzensizliği, küresel ısınma, doğanın intikam alması. Yani başka söylenecek bir şey yok. İnsanın kendi eliyle yaşadığı çevrenin dengesini bozması. Bir doğal denge var. Bu denge insan eli ile bozuluyor. Sonuçlarına da katlanacağız. Seller, mevsimsel değişkenlikler. Bunlar hep sonuçları" şeklinde konuştu. Karın erken yağmasının oldukça normal olduğunu ifade eden Vatandaş Necdet Bayraktar, "Doğal yaşantımızdan sürekli uzaklaşmış durumdayız. Hepsi ozon tabakasında etkili oluyor. Bunlar da iklim şartlarını değiştiriyor. Tümüyle geçmişimize baktığımız zaman, doğal yaşantımızdan uzaklaştık. Bu karın gelmesi artık normal. Belki yaz mevsiminde bile karı göreceğiz bu saatten sonra" dedi. KASIM 29, 20180 Soğuk bir kış akşamı iki arkadaş, tir tir titreyen soğuk havaya bağdaş kurmuş, yoksulluk ve yoksunluklarına sessiz çığlıklar atıyor, sığındıkları battaniyelerin içinden, kendi hallerine bakmaksızın insanın ve toplumun halinden konuşuyorlardı. ’Sana mı kaldı, kendi işini yürütmeye bak,’’ türünden sözde nasihatlere aldırmadan toplumcu sevdalara yelken açıyor, dağı dağa, insanı insana kavuşturan büyük ideallerin hayâliyle ısınıyorlardı. Ne vakit insan ve toplum meselelerinden bahis açılsa, kemiklerini sızlatan ayazı duymuyor, bütün yoksunluklarına rağmen Zümrüd-ü Anka misali mekândan ve zamandan sıyrılıp aydınlık düşlerin başkahramanları oluveriyorlardı. Oysa henüz iki saat önce saray yemeği misali mideye indirdikleri, yağsız ve tuzsuz un çorbasıydı. Bir müddet sonra dışarı çıkıp kemiklerini sızlatan havayı içlerine hapsetmek, göğüs kafeslerine oturmuş sıkıntıyı dağıtmak istediler. Çıktıklarında evlerinin sokaktan çok daha soğuk olduğunu fark ederek hâli perişanlarına göz ile dudak arasında bir katre tebessüm resmettiler. Başları öne bükük, kaldırım taşlarının çizgilerine basmadan adım adım Spil Dağı’nın yeşilden karaya çalan bakışları altında dolaşıyorlardı. Adımlarına, insanlık üstüne çöreklenmiş kara kara bulutlar ve ışığın karanlığa hasret kaldığı görkemli çağların hayâli eşlik ediyordu. Ulupark’tan, her bir taşında, her bir mermerinde görkemli çağların dokusunu taşıyan Hatuniye Camiine doğru yol alırken, içlerindeki sıkıntıdan utanacakları, vicdanlarını lime lime edecek, hallerine şükretmekten bile ar edecekleri bir garip insan manzarasıyla karşılaştılar. Ayazın insan etini parçaladığı bu soğuk kış akşamında, ayazdan çatlamış çıplak ayakları, dizlerine kadar yırtık yamalı pantolonu, sadece birkaç düğmesi sağlam ve her yerini açıkta bırakan köyneğiyle Tanrı’nın akıllı kullarına emâneti bir garip insan. Anlayamadıkları bir şeyler vardı garibin dilinde. Kulakların değil, kalplerin duyması gereken şeyler. Ceplerinde, garibin avucuna servet bırakıyormuşçasına salıverecekleri ve bu vesileyle insani vazifelerini yerine getirmiş olmanın rahatlığıyla çekip gitmelerini sağlayacak, hiç değilse bir elli kuruş olmalıydı. Gel gör ki yoktu; kısık ve mahcup bir sesle, ’Allah yardım eylesin,’’ diye fısıldayarak garibin yanından garip bir edayla geçip, devam ettiler yollarına. İnsan, bir garip gördüğünde neden aklına hep para gelirdi ki… Gariplerin de konuşmaya, içini dökmeye, hal hatır sormaya, hiç değilse bir selama ihtiyacı olamaz mıydı? Bu duygular içinde birkaç adım ilerledikten sonra anlaşmış gibi, aynı anda dönüp geri baktılar. Yorgun küçük adımlarla arkalarından geliyor ve bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Henüz dil açmamış bir bebek misali yalvaran, çaresiz bir çehreyle yaklaşıp anlamaya çalıştılar. Ne fayda hiç bir şey anlayamıyorlardı ve yapacakları da pek bir şey olmadığını düşünerek -aynı çaresizlikle- yollarına devam etmeye karar verdiler. Adımları, geri geri gidiyordu ve garibin ne söylediği anlaşılmayan sesi peşlerinden geliyordu. Bu dayanılmaz çaresizliğe son vermek için olsa gerek Çakır, “Tamam, sen orda dur. Biz geleceğiz birazdan,” dedi ve garibim, ilahi bir emir almışçasına çakılı kaldı kaldırımda, gözlerindeki yalvaran ifadenin çukuruna güveni ekleyerek. İki arkadaş, yüksek binaların, lüks arabaların ve yaldızlı vitrinlerin önünden, yoksunluklarına bir garibin yoksunluğunu yükleyerek, akıllarından yüreklerine od gibi düşen, ’Komşusu açken tok yatan bizden değildir’’ çağrısından mülhem, bütün insanlar adına ar ederek, iki büklüm yürümeye devam ediyorlardı. Suskunluk, o an için kaynağı çaresizlik, Tanrısı çare olan bir yüce yakarış, insanlığın dertleriyle hemhal olduğunu düşünürken, insanlığından utanır olmanın eziciliği, ruhlarını başka bir yerde bırakmış olan iki arkadaşın helak olmuş, taşa dönüşmüş varlıklarıydı. Artık ayazı duymuyor, hatta soğuk soğuk terliyorlardı, içlerinde bir yerde kavurucu bir duyguyla âvâre âvâre gezindiler epeyi. Suskunluğu, Alper’in, “Orada öylece durup bizi bekliyor mudur?’’ sorusu bozdu. Çakır, bir müddet gözleri yere mıhlanmış olarak daldı, sonra, “Gidip bakmadan içimiz rahat etmeyecek,” diye mırıldandığında beraberce garibi bıraktıkları sokağa yöneldiler. Hızlı adımlarla yine sessizliğe bürünerek sokağa vardıklarında “bekle” dedikleri yerde iki büklüm yatmış gördüler garibi. İnsanlar gelip geçiyordu; kimileri göz ucuyla acıyan bir bakış atarak, kimiler ise varlığını dahi fark etmeden… Alper, “İnsana, insanlık verilmiş midir,” diye mırıldandı. Çakır, “Verilmişse bile sonradan verilmiştir,” diye cevapladı. Zira kötülük, vakit kaybetmeden olurken iyilik hep gecikmekteydi. Oysa hepimiz ne kadar da iyi insanlardık değil mi? Hepimize, bir zamanlar ’sadaka verilecek yoksulun bulunmadığı’’ hikâyeler anlatılmış, ’açların doyurulması, çıplakların giydirilmesi’’ öğütlenmişti. Peki, bu duyarsızlık neydi böyle? İnsan duyduğu, gördüğü ve bildiği halde doğrunun aksine nasıl yaşayabiliyordu? Yapacak bir şeyler olmalıydı. Bir kez daha bırakıp öylece gidemezlerdi. Zaten neden bırakıp gitmişlerdi ki; daha ilk gördüklerinde bir şeyler yapmaları gerekirdi. Önce polisi aramak geldi akıllarına. Öyle ya, polis demek, huzur ve güvenlik demekti. Lakin aldıkları cevaptan anlaşılan, polisin görevi, sadece insanı insandan korumak, huzuru bozan olaylara müdahale etmekti. Peki, bu garibi, soğuktan, açlıktan ve bütün yoksunluklardan kim koruyacak; kim huzura kavuşturacaktı, Azrail mi? Vakit, gece yarısına vardığından valilik ve belediyeden de bir şey çıkmaz diyerek, zabıtayı aradılar. Zabıta memuru, önce, alışılmış bir durum hissiyatı ile ilgisiz davrandı; başından savma gayretindeydi. İki arkadaş, hiç değilse garibi, sıcak bir yere götürmelerini ve karnını doyurmalarını, biraz kırgın, biraz da kızgın bir dille ifade ettiler. Zabıta memuru, biraz daha umursamaz davranmaya devam etse, kendilerine, insanlara, ayaza ve açlığa olan bütün öfkelerini ondan çıkaracaklardı. Neyse ki, bir ekip gönderileceği söylendi ve çok geçmeden bir ekip geldi. Garibim, yarı çıplak ve iki büklüm uzandığı kaldırımdan iki arkadaşın gayretleriyle kaldırılıp araca bindirildi. Tam bu sırada oradan gelip geçen insanların, insanlıklarının kabarası tutmuş, meraklı ve ekşimsi ifadelerle durup ilgilenmeye başlamışlardı. Garibi alıp giden zabıta aracı gözlerden kaybolunca, soğuk evlerinin yolunu tutan iki arkadaş, başları önde, elleri ceplerinde suskunluğa gömülerek eve vardıklarında, zabıtanın ne yapacağından şüpheye düşmüşlerdi. Etraflarına bakındılar; belki yakacak odun kömür yoktu, ama ev vardı, yatak ve yorgan da vardı. Hayıflandılar; neden garibi evlerine getirmemişlerdi ki. Bu kahreden pişmanlıkla tekrar kanaat ettiler; “İnsana insanlık verilmişse de sonradan verilmişti.” Bu içeriğe emoji ile tepki ver Bunlar da ilginizi çekebilir Benzer yazıları okuyabilirsiniz. ARALIK 17, 2020 556 görüntülenme AĞUSTOS 23, 2020 956 görüntülenme 1422 Haber Kaynağı DHA Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek, değerlendirmelerde “Özellikle Kasım ayı içerisinde sıcaklıklar ortalamaların altına düşecek. Bu da Kasım ayı içerisinde özellikle Kasım'ın sonuna doğru kar yağışı olasılığını artırıyor ve yine kış dönemi boyunca kar yağışlarını alacağız ama yağış çok düşük olduğu için kar yağışları çok uzun soluklu ve çok fazla olmayacak. Özellikle Marmara Bölgesini, İstanbul'u kuru, ayazı daha fazla bir kış bekliyor" dedi. İLK KAR KASIM AYINDA YAĞABİLİR İstanbul'a bu kış ilk karın erken yağabileceğini vurgulayan Tek, “Bizi aslında kurak bir kış bekliyor. Kurak kış derken, kar yağmayacak mı sorusunu da akla getiriyor. Ama sıcaklık verileri aynı şeyleri söylemiyor. Sıcaklık verileri mevsim normalleri ve altı değerler gösteriyor. Özellikle Kasım ayı içerisinde sıcaklıklar ortalamaların altına düşecek. Bu da Kasım ayı içerisinde özellikle Kasım'ın sonuna doğru kar yağışı olasılığını artırıyor ve yine kış dönemi boyunca kar yağışlarını alacağız ama yağış çok düşük olduğu için kar yağışları çok uzun soluklu ve çok fazla olmayacak. Özellikle Marmara Bölgesini, İstanbul'u kuru, ayazı daha fazla bir kış bekliyor. Bu da beraberinde yine yüksek basıncın olduğu günlerin sayısını artıracağından, sisli ve puslu günlerin, deniz trafiğinde aksamaların daha çok yaşanacağına işaret ediyor. Tabii ki bu, bugünden baktığımız verilere göre" dedi. SOĞUK AMA AZ YAĞIŞLI BİR KIŞ GEÇİRECEĞİZ Normalde girilen veriler kar yağışının en yoğun olduğu dönemin Ocak'ın 15'i ile Şubat'ın 15'i olduğunu ifade eden Tek, “Geçmiş yıllara ait veriler bu şekilde gösteriyor. Ama bu seneye özgü, Kasım ayının özellikle ortalama sıcaklıkların altında geçeceğini söyleyebiliriz. Bu sapmalara biz anomali diyoruz. Bunlar ortalamaların altında kalacak gözüküyor. Bu sadece bir işaret aslında. Yani sıcaklıkların ortalamaların altında kalmış olması, Kasım ayının sonlarında kar yağışı olma olasılığına işaret ediyor. Bir kesin hüküm değil. Kesin kar yağacak anlamına gelmiyor ama öyle bir olasılık oluyor. Diğer aylar içerisinde de yine sıcaklıklar mevsim normali ve altı değerler yani serin bir kış olacak. Aralarda tabii sıcak günler olabilir ama derin kuvvetli soğukların olduğu, yani eksi değerlerin fazla olduğu bir kış bizi bekliyor ama yağış miktarları az olduğundan kar yağışlarının miktarları az olabilir. Zeminde tutabilir, bir-iki gün kalabilir. Bununla birlikte sıcaklık ve yağışı uzun vadeli iklim tahminlerinde değerlendirirsek, evet İstanbul'da bu sene Kasım ayı sonunda bir kar yağışı olasılığı bulunuyor. Kasım sonuna doğru sıcaklıklar biraz daha düşmüş olacak. Yağışlar açısından sıkıntılar var. Su tasarrufuna şimdiden başlamamız gerekiyor" şeklinde konuştu. “BU KIŞ SÜPER HÜCRE VE DOLU OLAYI YAŞANMA OLASILIĞI DÜŞÜK" Geçtiğimiz Sonbahar ve Kış aylarında sıkça gördüğümüz süper hücre ve dolu olaylarının yaşanması ile ilgili olarak ise Tek, “Bu olasılık biraz daha düşüyor tabii ki. Yani sıcaklıklar yüksek olduğu zaman bu enerji daha da fazlalaşmaya başlıyor. O yüzden o tür yapıların olma olasılığı biraz daha az. Daha çok Orta Akdeniz üzerinden gelen yağışlı sistemler bu dönemde Eylül, Ekim, Kasım aylarında oluşuyordu. Hatta Ekimin sonlarına gelmiş vaziyetteyiz. Bu zaman içerisinde Orta Akdeniz üzerinden gelen çok fazla bir yağışlı sistem mevcut değil. Bunların sayıları azaldı, buradan gelen enerjisi yüksek yapılar süper hücre dediğimiz yapılar oluşturuyordu. Bunlar bu sene fazla oluşmayacak görünüyor. Daha çok yüksek basınç, Kuzey'den gelecek soğuk havalar ama bununla birlikte yağış getirmeyecek havalar olacak gözüküyor önümüzdeki 6 ay boyunca. Bunun içine kış ve ilkbaharın ilk zamanları da dahil" dedi. "DOĞAL YAŞANTIMIZDAN UZAKLAŞTIK" Vatandaşlar ise Kasım ayının kar yağışı için erken olduğunu söylüyor. Karaköy'de balık tutan emekli öğretmen Mahmut Aytaç, “Mevsimlerin düzensizliği, küresel ısınma, doğanın intikam alması. Yani başka söylenecek bir şey yok. İnsanın kendi eliyle yaşadığı çevrenin dengesini bozması. Bir doğal denge var. Bu denge insan eli ile bozuluyor. Sonuçlarına da katlanacağız. Seller, mevsimsel değişkenlikler. Bunlar hep sonuçları" şeklinde konuştu. Karın erken yağmasının oldukça normal olduğunu ifade eden Vatandaş Necdet Bayraktar, “Doğal yaşantımızdan sürekli uzaklaşmış durumdayız. Hepsi ozon tabakasında etkili oluyor. Bunlar da iklim şartlarını değiştiriyor. Tümüyle geçmişimize baktığımız zaman, doğal yaşantımızdan uzaklaştık. Bu karın gelmesi artık normal. Belki yaz mevsiminde bile karı göreceğiz bu saatten sonra" dedi. Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz ne demek konulu kompozisyon yazımızı bu sayfadan kısaca acılar hiç unutulmaz. İnsanın en zor zamanları akıldan hiçbir zaman çıkmaz. Çünkü o sıkıntı en iyi çekenler bilir. Bu yüzden hayatımızın çeşitli dönemlerinde yaşamak zorunda kaldığımız sıkıntılı süreçler hafızamızda canlılığını sürdürür. Başka şeyler yaşarız, üzerinden aylar, yıllar geçer ama yine de o zamanlar aklımızın bir köşesinde yerini diye tabir edilen süreç insanların en üzgün, en acı dolu geçirdiği günlerdir. Bunun içinde hastalık, yokluk, kaza, bela gibi çeşitli acı verici durumlar vardır. Her şey insanlar içindir sözünden yola çıkarak baktığımızda bazen öyle acılarla mücadele ediyoruz ki dayanacak gücümüz kalmıyor. Ama her şey gibi o günler de bir şekilde geçiyor. Mazide yerini alıyor olsa da çekilen sıkıntılar asla unutulmamaktır. En basitinden bir hayatını dışarıda, arazide geçiren bir kurt açısından olaya bakalım. Kış günleri ayazıyla, dondurucu soğuklarıyla, yerde biriken bilmem kaç santim kar örtüsüyle ağır koşulları beraberinde getiriyor. Durum böyle olduğunda kurt için bir yandan yiyecek bulma sıkıntısı bir yandan da donma tehlikesi bu süreçte hiç çekilmez bir hale geliyor. Ama bu zorlu koşullara rağmen hayatta kalmayı başaran bir kurt iseniz daha sonraki zamanlarda katlandığını bu sıkıntıları unutmak mümkün değildir. Hem açlık hem soğuk kışı kurda zehir için başına gelen felaketler, çaresiz zamanlar kurdun geçirdiği zorlu kış gibidir. Bu sıkıntılara dayanıp ayakta kalmayı başaran insanlar ilerleyen süreçte çektikleri bu acıları, sıkıntıları unutamazlar. Çünkü nelere katlanmışlardır kim bilir. Belki çaresizlikle kıvranmışlardır. Belki ölüm tehlikesi atlatmışlardır. Belki de yokluk veya çok acı günlerden geçmişlerdir. Sonradan feraha kavuşsalar bile çekilen ıstıraplar hafızalarına kazınmıştır. Ayaz İle İlgili Sözler, Ayaz İle İlgili Yazıları. Geceler ayaz, üşüyorum, üstümü örtsene annem. Eller yaban, eller yalan. İçim yanıyor. Hatırla sevgili, şarkılar dinlerken ayazlı Ankara gecelerinde, nasılda üşürdü eksik yanlarımız. Allah’ım beni öyle bir sonbahar ayazı öldür ki, sevdiğim mezarıma koyacak tek bir gül bile bulamazsın. Geceler sessiz, soğuk, ayaz. Sevgim o kadar sıcak ki onu gönderiyorum sana, ört üstüne sakın üşüme diye. Bu gece gözlerini göremeyebilirim, bu kalbi belki sana belki dağlara verebilirim. Bekleme bu ayaz kış gününde gelemeyebilirim. Elma yanakların buzlar keserken, kahreder havlayan uyuzlar beni. Kırbaç gibi rüzgar sertçe eserken, zemheride vurur ayazlar beni. Niçin benim bahtıma, ya ayaz düşer, ya kar? Dondurucu bir soğuk, vurur, sinemi yakar, mevsimler hep kış mıdır, hani, nerede bahar? Kaderime yama olmuş yar nazı, bilmem nasıl silinecek bu yazı. Göre göre boy veriyor gerçekten, yüreğimde bir sevdanın ayazı. Ayazında kırılırım, soğuğunda vurulurum sevdiğim, can evimden Vurulurum, Hasretin düşer sol yanıma, soluk soluğa yüreğim düşer kırılırım. Aşkın Ekim’i Kasım’ı olmaz ki. Ilık bir ekim sabahında, ayaz bir Şubat akşamında ya da Temmuz güneşinde sevemez miyim? Severim. Hem de çok! Bir gün dudakların kurursa okyanusu getiririm sana. Akşam ayazında titrersen güneşi getiririm sana. Eğer gönlün bir sevgi ararsa kalbimi söküp getiririm sana. Gündüzün rengine benzemez gecenin rengi, üşütür ayaz korkutur karanlık, bir gariplik bir hüzün var içimde, ya bu şehirde ben fazlayım ya da yanımda biri eksik. Ayaz İle İlgili Mesajlar Mevsimlerim kış iken, baharım hiç gelmedi, öyle ortada kaldım, zemheri ayazında, engel varken önümde, yollarımı çelmedi, derin hüsrana daldım, zemheri ayazında. Güneşin rengine benzemez gecenin rengi üşütür ayaz korkutur karanlık bugün bir gariplik bir hüzünlük var yüreğimizde ya biz fazlayız bu şehirde ya da bir dost eksik. Ayrılığın resmini çizdim sarı odalara, yüreğimi soğuttum zemheri ayazında. Sonra uzun uzun rüzgarın gülüşünü seyrettim çaresizce. Ve gecenin en koyulaştığı yerde ölümü kucakladım masmavi yüreğimle. Gecelerden ayazı sevmem. Ya gündüz olmalı ya gece. Namludan çıkan kurşun, ya kalbimin derinlerinden vurmalı, ya namludan hiç çıkmamalı. İnsan sevdiğini ya ölümüne sevmeli. Ya hiç sevmemeli. Yaza aldanma içimiz ayaz. Tunç İlkman Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz! Bir kapı önündeyim. Girsem suç, gitsem ayaz. Buzlarla sürmelenmiş ayazlarda, yalnız ve sensizim. Bir kış geldin bu cihana, ayaz vurmuş bir cansın sen. Ayaz İle İlgili Yazılar Yokluğunda üşüyorum sensiz, gecelerim ayaz kesiyor. Koca çınarımız, annemize. Yamandır şu zemheri ayazları. Geceler soğuk, geceler ayaz. Geleceksen ne olur etme naz. Hiç üşümedim zemherinin ayazında. Huzur buldum yanında. Ben seni İstanbul boğazında değil, Ankara’nın ayazında sevdim. Zaman ıssız, yürekler yalnız ise ayaz gecelerin ateşi; yüreğin olur. Üşüyüp titremen gecenin soğuğundan değil, yalnızlığının ayazındandır. Dışarısı ayaz, dışarısı hasret. Yüreğimde yangın var, sevdan ile söndürme beni. Kar yağar ayaz olur, her yer bembeyaz olur. İnancım o ki benim, eden elbette bulur.

belki soğuk bir kış ayazı