Asıksuratlı olmayan yüzü her zaman gülen Gülümsemek İle İlgili Sözler - Sözler ve MesajlarSearch for kelime gezmece katedral 3 with Ecosia and the ad revenue from your searches helps us green the desert . Asık suratlı olmayan yüzü her zaman gülen Gülümsemek İle İlgili Sözler - Sözler ve MesajlarYou can find answers Vietnam– Kamboçya! İki komşu ülke, birbirinden çok farklı iki deneyim. İlk durağımız Saigon’da Vietnam’ın batılılaşmış ve kozmopolit yüzünü görüp, Mekong Deltası’nda kırsal hayatı gözlemleceğiz. Kamboçya’da ise bambaşka bir deneyim bizleri bekliyor. Yakın tarihin en kanlı soykırımlarından birini Kedigözleri, süt beyazı saçları, gece görüşü, hastalık bağışıklığı, güç,hız,dayanıklılık, refleksler, işaretler, altıncı his, hızlı vücut iyileşmesi, ve diğer witcher yetenekleri. İşten eve evden işe, her sabah erkenden kalkıyor yüzünü ve ellerini yıkıyor, kahvaltısını edip işine gidiyormuş. ArzuÖzdemir, Çocukluk İşte. Merhaba, benim adım Zeynep. Adımı babam koymuş. Anlamı “babasının süsü” demekmiş. Oysa annem, adımın Gülce olmasını istemiş. Hem sevdiği bir şiirde geçermiş hem de bu isim sayesinde gül kokumu sürekli tenimde taşıyabileceğimi düşünürmüş. Beş yaşımı bitirdim, altı Rüyadagemi görmek sekiz şekilde tabir edilir. Evlat, baba, eş, binmek, ferah, emniyet, içki, şarkı söylemek. Eğer rüya gören gemiden selametle çıkarsa, bu sekiz şeyin iyi olması ile yorumlanır. Gemiye kaptan olup gemiyi idare ettiğini gören, Vay Tiền Nhanh. İSTANBUL AA KENAN IRTAK Öğrenci affıyla dönerek bitirdiği ve daha sonra yüksek lisans yaptığı Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden hocaları ve arkadaşları, Türk sinemasının "gülen ve güldüren yüzü" Kemal Sunal'ı her dönem en çok izlenen filmlerin unutulmaz karakterlerinden olan Sunal, vefatının 21. yıl dönümünde yad eğitimini 11 yılda bitirdiği Vefa Lisesi'nde tamamlayan Sunal, tiyatroya devam ederken şu anki adı Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi olan Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksekokulu'nda 2 yıl öğrenim eğitimini yoğun tiyatro turneleri sebebiyle yarım bırakan Sunal, 1992'de çıkan "öğrenci affı" sonrasında üniversitenin 2. sınıfından devam etti. Sunal, 51 yaşındayken 1995'te mezun sanatçı, daha sonra fakültenin Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü'nde yüksek lisans yaparak, "Televizyon ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü" başlıklı bir tez ve yüksek lisanstan hocaları ile bazı arkadaşları usta oyuncu Kemal Sunal'ı AA muhabirine yüksek lisans tez danışmanı Prof. Dr. Şükran Kuyucak Esen, sanatçıyı bu çağın "Nasrettin Hocası" olarak tanımladığını derslerine devam eden ve öğrenmeye önem veren bir öğrenci olduğunu anlatan Esen, usta oyuncunun, Türkiye'nin en tanınmış oyuncusuyken, birdenbire sıradan ve dikkat çekmeyen bir öğrenci kılığına bürünebildiğini öğrenciliğin tüm gereklerini yerine getirdiğini belirten Esen, "Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Nişantaşı Binası'nın koridorlarındaki ders notu alışverişi, sınavlarda heyecanlanışı, ödevlerini hazırlarken telaşlanışı ile arkadaşlarından hiçbir farkı yoktu. Hatta notlarını öğrenmek için, not bürosundaki 'Masum abi'ye dil dökmesi, çaycı müstahdemlerle arkadaşlığı, tümüyle diğer öğrenciler gibiydi. Ama diğer öğrencilerden önemli bir farkıysa 'Türk Sineması' derslerinde, film çekimleriyle ilgili ayrıntılı bilgileri hocası ve arkadaşlarıyla paylaşması, yönetmen Ertem Eğilmez’in setlerde yaptıkları üzerine bilgiler ve anılar aktararak, dersi renklendirmesiydi." sınıf arkadaşlarının Sunal'ın kendilerinden ayrı görmediklerini, ona arkadaşça yaklaştıklarını, onun da bu ilgiye aynı şekilde karşılık verdiğini dile "kendi sineması" hakkında yüksek lisans tezi yazdığına dikkati çeken Esen, şöyle devam etti"Tezinin adı 'Televizyon ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü' idi. Türk Sineması dersi sırasında vize ödevi olarak, Kemal Sunal filmlerini incelemesini istemiştim kendisinden. O zaman ödev kapsamında incelediği bu konuyu, tez konusu belirlerken hatırlattı ve Kemal Sunal filmlerini tez olarak yapmak istediğini belirtti. Sonuçta, tezde her film çözümlenmedi ama dönemin Türkiye'sinin sosyolojik yapısı ortaya konularak, bu yapıda 'Kemal Sunal filmleri' konu ve kahraman tiplemesine göre gruplandırıldı. Ayrıca bu filmlerin yıllar içinde hem sinemada hem televizyonda neden bu kadar çok izlendiği araştırıldı. Kemal bey tezini, bilim insanlarının, sanatçı ve gazetecilerin görüşlerine dayandırarak yazdı. Tezini kendi filmleri üzerine yazmış olması, kendi sineması üzerinde bir değerlendirme yapmasını ve kendisine yeni hedefler çizmesini de sağladı sanıyorum. "Esen, Sunal'ın hayatı ciddiye alan ve asık suratlı olmayan biri olduğuna dikkati çekerek, halkın gözünde starlaşmış olmasına rağmen onun doğal ve sıradan bir yaşamı olduğunu sözlerine kopya çekerken yakaladıO dönem araştırma görevlisi olan Prof. Dr. Necmi Emel Dilmen ise Sunal'ın milyonları güldüren çok ciddi bir adam olduğunu normal hayatta ciddiyet kalkanının olduğunun dile getiren Dilmen, "Ama onun yanında çok kıvrak bir zekası da vardı." gözetmen olarak girdiği bir sınavda Sunal'ı kopya çekerken gördüğünü aktararak, "Ben de yeni bir asistanım, 23 yaşındayım. Yanına gidip utana sıkıla, 'Notları kaldırsanız mı?' dedim. O da, 'yıllarca kopya çekmeme güldünüz, şimdi buna neden kızıyorsunuz?' dedi. Karşılıklı gülüştük ama sonunda notları kaldırdı. O uyarıyı gayet ciddiye aldı." diye hem sınıf arkadaşları hem de genç hocalarla çok iyi anlaştığını aktaran Dilmen, "Onlarla arada çay, kahve içerdi. Yeşilçam ile ilgili çok şey anlatırdı. 'Sinema tarihi' diye bir ders alıyordu ama kendisi çok canlı bir tarihti. Kemal Sunal güldürüsünün aslında dayandığı toplumsal yapıyı iyi etüt etmişti. Yaptığı her hareketi bilinçli yapıyordu. Sadece mimikleriyle güldürü yapan bir adam değildi." ifadelerini kullandı."Örnek bir sinema sanatçısı olduğu gibi, örnek bir aile babasıydı"Üniversitedeki en yakın arkadaşı Engin Yıldırım, Sunal'ın geç yaşta üniversiteye dönerek, buradan mezun olmasının nedeninin herkese ve özellikle gençlere örnek olmak olduğunu ile lisans ve yüksek lisansta aynı sırayı paylaştıklarını ifade eden Yıldırım, sanatçının vefatına kadar yakın arkadaş olmaya devam ettiğini dile Sunal ile üniversite eğitimine tekrar başlamasından sonra tanıştıklarını dile getirerek, "Filmlerdekinin aksine Kemal Sunal içine kapanık bir insandı. Filmlerde canlandırdığı gibi çok iyi bir insandı ama gerçek hayatta ciddi bir insandı. Halbuki film başka, yaşam da başkaydı. Kemal abi, ciddi, az ama öz konuşan bir insandı. Ancak ailesi ve yakın dostlarının yanında türkü söyler, şakalar yapardı. Örnek bir sinema sanatçısı olduğu gibi, örnek bir aile babasıydı. Çocuklarının hem eğitim hem sosyal açından en iyi şekilde yetişmeleri için ne gerekiyorsa yapmıştır." ifadelerini Sunal'ın okumayı çok sevdiğini, derslere de diğer tüm öğrenciler gibi çalıştığını zaman zaman telif yasasının geç çıkmış olmasından şikayetçi olduğunu aktaran Yıldırım, "Son dönem çevirdiği birkaç film ve dizi hariç telif hakkından hiç faydalanamayan mağdur sanatçılarımızdandı. Eğer faydalanabilseydi telif hakları nedeniyle belki de Türkiye'nin sayılı zenginlerinden biri olurdu." değerlendirmesini yaptı."Vefalı bir dosttu"Sunal'ın lisans döneminde en yakın arkadaşlarından biri olan Ekrem Okutan, onunla okulda başlayan dostluklarının ölümüne kadar devam ettiğini zaman zaman dizi setlerinde ziyarete gittiklerini anlatan Okutan, "Bay Kamber dizisi setinde ziyaret gittik. Kemal abiyle dizi setinde dahi ders çalışırdık. Dersleri ciddiyette takip eden bir öğrenciydi." Sunal'ın okulda herkesle diyalog kurduğunun altını çizerek, şunları kaydetti"Tüm sınavlara girerdi. İyi bir öğrenciydi. Ciddi ama espri kabiliyeti de çok yüksekti. Vefalı bir dosttu. Kadıköy’den 1,5 saatte, o zamanın şartlarında Pendik'e geldi, nikah şahidim oldu. İnsan ayrımı yapmazdı asla. Kemal ağabey ile son görüşmemiz ise vefatından 1 gün önce idi. Bana 'Ekrem, yarın senin memlekete, Batum'a gideceğim.' demişti. Ömrü vefa etmedi. Aldığım en kötü haberlerden biriydi. Televizyonlar alt yazı geçerken ben çoktan hastanenin yolunu tutmuştum. Birçok filmde beraber oynadığı rol arkadaşı Dinçer Çekmez ile morga girdik. Kemal abi, karşımda uzanıyordu. Gözlerim doldu. Ellerini tuttum, dua okudum.""İdeolojik bir saplantısını görmedim"Sunal'ın lisans ve yüksek lisanstan arkadaşı olan Dr. Ali Yeşildal ise oyuncunun çalışkan biri olduğunu öncesi Sunal ile ders notu paylaşımında bulunduklarını kaydeden Yeşildal, "Derslerine çalışıp gelirdi. Muhabbet ederdik, hoşsohbet bir adamdı Kemal abi." önce Sunal ve diğer öğrencilerle okulun yanındaki kafede oturup sohbet ettiğini anlatan Yeşildal, "Anlayışlıydı. Türbanlı kızlara karşı demokrattı, hoşgörülüydü. Masamıza zaman zaman türbanlı arkadaşlarımız da gelirdi. Konuşmaktan, muhabbet etmekten çekinmezdi. İdeolojik bir saplantısını görmedim." ifadelerini döneminden arkadaşı Gönül Yıldırım da Sunal ile daha çok sınav dönemlerinde karşılaştıklarını "Ders çalışırken o da bize katılırdı. Mezun olmak için çok çalışıyordu. Ara ara bize soru sorardı. Bize karşı nazik, saygılı ve güler yüzlüydü ama çok da ciddiydi." şeklinde konuştu. Öğrenci affıyla dönerek bitirdiği ve daha sonra yüksek lisans yaptığı Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden hocaları ve arkadaşları, Türk sinemasının "gülen ve güldüren yüzü" Kemal Sunal'ı her dönem en çok izlenen filmlerin unutulmaz karakterlerinden olan Sunal, vefatının 21. yıl dönümünde yad eğitimini 11 yılda bitirdiği Vefa Lisesi'nde tamamlayan Sunal, tiyatroya devam ederken şu anki adı Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi olan Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksekokulu'nda 2 yıl öğrenim eğitimini yoğun tiyatro turneleri sebebiyle yarım bırakan Sunal, 1992'de çıkan "öğrenci affı" sonrasında üniversitenin 2. sınıfından devam etti. Sunal, 51 yaşındayken 1995'te mezun sanatçı, daha sonra fakültenin Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü'nde yüksek lisans yaparak, "Televizyon ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü" başlıklı bir tez ve yüksek lisanstan hocaları ile bazı arkadaşları usta oyuncu Kemal Sunal'ı AA muhabirine yüksek lisans tez danışmanı Prof. Dr. Şükran Kuyucak Esen, sanatçıyı bu çağın "Nasrettin Hocası" olarak tanımladığını derslerine devam eden ve öğrenmeye önem veren bir öğrenci olduğunu anlatan Esen, usta oyuncunun, Türkiye'nin en tanınmış oyuncusuyken, birdenbire sıradan ve dikkat çekmeyen bir öğrenci kılığına bürünebildiğini öğrenciliğin tüm gereklerini yerine getirdiğini belirten Esen, "Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Nişantaşı Binası'nın koridorlarındaki ders notu alışverişi, sınavlarda heyecanlanışı, ödevlerini hazırlarken telaşlanışı ile arkadaşlarından hiçbir farkı yoktu. Hatta notlarını öğrenmek için, not bürosundaki 'Masum abi'ye dil dökmesi, çaycı müstahdemlerle arkadaşlığı, tümüyle diğer öğrenciler gibiydi. Ama diğer öğrencilerden önemli bir farkıysa 'Türk Sineması' derslerinde, film çekimleriyle ilgili ayrıntılı bilgileri hocası ve arkadaşlarıyla paylaşması, yönetmen Ertem Eğilmez'in setlerde yaptıkları üzerine bilgiler ve anılar aktararak, dersi renklendirmesiydi." sınıf arkadaşlarının Sunal'ın kendilerinden ayrı görmediklerini, ona arkadaşça yaklaştıklarını, onun da bu ilgiye aynı şekilde karşılık verdiğini dile "kendi sineması" hakkında yüksek lisans tezi yazdığına dikkati çeken Esen, şöyle devam etti "Tezinin adı 'Televizyon ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü' idi. Türk Sineması dersi sırasında vize ödevi olarak, Kemal Sunal filmlerini incelemesini istemiştim kendisinden. O zaman ödev kapsamında incelediği bu konuyu, tez konusu belirlerken hatırlattı ve Kemal Sunal filmlerini tez olarak yapmak istediğini belirtti. Sonuçta, tezde her film çözümlenmedi ama dönemin Türkiye'sinin sosyolojik yapısı ortaya konularak, bu yapıda 'Kemal Sunal filmleri' konu ve kahraman tiplemesine göre gruplandırıldı. Ayrıca bu filmlerin yıllar içinde hem sinemada hem televizyonda neden bu kadar çok izlendiği araştırıldı. Kemal bey tezini, bilim insanlarının, sanatçı ve gazetecilerin görüşlerine dayandırarak yazdı. Tezini kendi filmleri üzerine yazmış olması, kendi sineması üzerinde bir değerlendirme yapmasını ve kendisine yeni hedefler çizmesini de sağladı sanıyorum. "Esen, Sunal'ın hayatı ciddiye alan ve asık suratlı olmayan biri olduğuna dikkati çekerek, halkın gözünde starlaşmış olmasına rağmen onun doğal ve sıradan bir yaşamı olduğunu sözlerine kopya çekerken yakaladıO dönem araştırma görevlisi olan Prof. Dr. Necmi Emel Dilmen ise Sunal'ın milyonları güldüren çok ciddi bir adam olduğunu normal hayatta ciddiyet kalkanının olduğunun dile getiren Dilmen, "Ama onun yanında çok kıvrak bir zekası da vardı." gözetmen olarak girdiği bir sınavda Sunal'ı kopya çekerken gördüğünü aktararak, "Ben de yeni bir asistanım, 23 yaşındayım. Yanına gidip utana sıkıla, 'Notları kaldırsanız mı?' dedim. O da, 'yıllarca kopya çekmeme güldünüz, şimdi buna neden kızıyorsunuz?' dedi. Karşılıklı gülüştük ama sonunda notları kaldırdı. O uyarıyı gayet ciddiye aldı." diye hem sınıf arkadaşları hem de genç hocalarla çok iyi anlaştığını aktaran Dilmen, "Onlarla arada çay, kahve içerdi. Yeşilçam ile ilgili çok şey anlatırdı. 'Sinema tarihi' diye bir ders alıyordu ama kendisi çok canlı bir tarihti. Kemal Sunal güldürüsünün aslında dayandığı toplumsal yapıyı iyi etüt etmişti. Yaptığı her hareketi bilinçli yapıyordu. Sadece mimikleriyle güldürü yapan bir adam değildi." ifadelerini kullandı."Örnek bir sinema sanatçısı olduğu gibi, örnek bir aile babasıydı"Üniversitedeki en yakın arkadaşı Engin Yıldırım, Sunal'ın geç yaşta üniversiteye dönerek, buradan mezun olmasının nedeninin herkese ve özellikle gençlere örnek olmak olduğunu ile lisans ve yüksek lisansta aynı sırayı paylaştıklarını ifade eden Yıldırım, sanatçının vefatına kadar yakın arkadaş olmaya devam ettiğini dile Sunal ile üniversite eğitimine tekrar başlamasından sonra tanıştıklarını dile getirerek, "Filmlerdekinin aksine Kemal Sunal içine kapanık bir insandı. Filmlerde canlandırdığı gibi çok iyi bir insandı ama gerçek hayatta ciddi bir insandı. Halbuki film başka, yaşam da başkaydı. Kemal abi, ciddi, az ama öz konuşan bir insandı. Ancak ailesi ve yakın dostlarının yanında türkü söyler, şakalar yapardı. Örnek bir sinema sanatçısı olduğu gibi, örnek bir aile babasıydı. Çocuklarının hem eğitim hem sosyal açından en iyi şekilde yetişmeleri için ne gerekiyorsa yapmıştır." ifadelerini Sunal'ın okumayı çok sevdiğini, derslere de diğer tüm öğrenciler gibi çalıştığını zaman zaman telif yasasının geç çıkmış olmasından şikayetçi olduğunu aktaran Yıldırım, "Son dönem çevirdiği birkaç film ve dizi hariç telif hakkından hiç faydalanamayan mağdur sanatçılarımızdandı. Eğer faydalanabilseydi telif hakları nedeniyle belki de Türkiye'nin sayılı zenginlerinden biri olurdu." değerlendirmesini yaptı."Vefalı bir dosttu"Sunal'ın lisans döneminde en yakın arkadaşlarından biri olan Ekrem Okutan, onunla okulda başlayan dostluklarının ölümüne kadar devam ettiğini zaman zaman dizi setlerinde ziyarete gittiklerini anlatan Okutan, "Bay Kamber dizisi setinde ziyaret gittik. Kemal abiyle dizi setinde dahi ders çalışırdık. Dersleri ciddiyette takip eden bir öğrenciydi." Sunal'ın okulda herkesle diyalog kurduğunun altını çizerek, şunları kaydetti "Tüm sınavlara girerdi. İyi bir öğrenciydi. Ciddi ama espri kabiliyeti de çok yüksekti. Vefalı bir dosttu. Kadıköy'den 1,5 saatte, o zamanın şartlarında Pendik'e geldi, nikah şahidim oldu. İnsan ayrımı yapmazdı asla. Kemal ağabey ile son görüşmemiz ise vefatından 1 gün önce idi. Bana 'Ekrem, yarın senin memlekete, Batum'a gideceğim.' demişti. Ömrü vefa etmedi. Aldığım en kötü haberlerden biriydi. Televizyonlar alt yazı geçerken ben çoktan hastanenin yolunu tutmuştum. Birçok filmde beraber oynadığı rol arkadaşı Dinçer Çekmez ile morga girdik. Kemal abi, karşımda uzanıyordu. Gözlerim doldu. Ellerini tuttum, dua okudum.""İdeolojik bir saplantısını görmedim"Sunal'ın lisans ve yüksek lisanstan arkadaşı olan Dr. Ali Yeşildal ise oyuncunun çalışkan biri olduğunu öncesi Sunal ile ders notu paylaşımında bulunduklarını kaydeden Yeşildal, "Derslerine çalışıp gelirdi. Muhabbet ederdik, hoşsohbet bir adamdı Kemal abi." önce Sunal ve diğer öğrencilerle okulun yanındaki kafede oturup sohbet ettiğini anlatan Yeşildal, "Anlayışlıydı. Türbanlı kızlara karşı demokrattı, hoşgörülüydü. Masamıza zaman zaman türbanlı arkadaşlarımız da gelirdi. Konuşmaktan, muhabbet etmekten çekinmezdi. İdeolojik bir saplantısını görmedim." ifadelerini döneminden arkadaşı Gönül Yıldırım da Sunal ile daha çok sınav dönemlerinde karşılaştıklarını "Ders çalışırken o da bize katılırdı. Mezun olmak için çok çalışıyordu. Ara ara bize soru sorardı. Bize karşı nazik, saygılı ve güler yüzlüydü ama çok da ciddiydi." şeklinde konuştu. Marmara Üniversitesi Yüksek Lisans Kemal Sunal Türk Güncel Haberler FERDİ DURDU MALATYA Malatya İnönü Üniversitesi 19. Bahar Şenlikleri kapsamında üniversite öğrencileriyle bir araya gelen Sanica Boru Elazığspor Teknik Direktörü Yılmaz Vural, Türk futboluyla ilgili birçok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu. Vural, Türkiye’de herkesin mutlu ve hak ettiği yerde olmasını istediğini belirterek, “O gün ki siyasette güncel olan neyse kendisine yakın olanları bir yerlere getiriyorlar. Bunlarla ilişki kuramıyorsanız, bir işin içine girmeniz mümkün değil. Türkiye’nin gerçeği budur. Dolayısıyla bu ülke, bu tarzını değiştirmezse maalesef bizler hiçbir şey olamayız. Çünkü bu taraflar ve güçler hep yer değiştirecek. Benim hayalim Türkiye’de tarafsız davranılsın, ayrılık ve görüş farklılıkları kavgaya dönüşmesin. Bu anlamda Türkiye’de son gelişmeler beni de çok mutlu ediyor. Bu ülkede hepimiz birlikte yaşıyoruz. Dolayısıyla öyle bir ülke hayal ediyorum ki, herkes olduğu konumdan mutlu olsun” dedi. Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde yaşanan olaylara da değinen Vural, şunları söyledi “Maalesef ağzı, burnu, gözü olan ve insana benzeyen birçok canavar var içimizde. Ve bunların kabahati yok. Yönetenler olarak o kadar sertleştiriyoruz ki olayı. Neticede bizim yaptığımız bir gösteri. Futbol bir gösteridir. İnsanlar eğlenmek için buraya gelirler. Amacının dışında davranmaya başladık. “Başarılı olalım da her şey mubahtır. Ne olursa olsun.” Böyle düşünüp, insanları geriyoruz.” Tecrübeli teknik adam, “Maçın heyecanına bile dayanamayıp, kalp krizi bile geçirdiniz? Maç içindeki heyecanınızı neye bağlıyorsunuz?” sorusuna, “Nereden biliyorsunuz numara yapmadığımı? Antalyaspor-Elazığspor maçında 3-0 galiptik. Ben hastaneye gittikten sonra 6-0 oldu. Bu bir şov. Yani bu bir gösteri. Beni seyrediyorlar, oyuncuları seyrediyorlar. İnsanlar keyif almaya gelmişler. Ben futbolun hep gülen yüzü olmaya çalıştım. Yani bunun bir müsabaka olduğu algısını anlatmaya çalıştım. Oyuncu dövmeme kadar. Bakın insanlar hala unutmuyor. Bu kadar ciddi bir iş değil” cevabını verdi. Futbolla siyasetin iç içe olduğunu savunan Yılmaz, “TFF kendi iradesiyle başkanını seçemez. Bu nasıl özerklik? Maalesef biz hala Padişah kültüründen kurtulamıyoruz? Biz halen demokratikleşmeyi, birlikte bir şeye karar vermeyi bilmiyoruz. Bize bu özerkliği verdiler ama biz bu özerkliği kullanamıyoruz” görüşünü öne sürdü. cetvelle ölçsen ağzın bükümlerinden alnına kadar en az 60 cm gelir. yahu yaşamıyorsunuz yaşıyor gibi yaparak kendinizi kandırıyorsunuz. 20 yıllık iktidarin muhafazarlık oyunlarıyla hem ruhen hem de bedenen kadar tekdüzelikle sıkışmış ki hayatlar tepkisellik bitmiş, dürtüsel olarak görünmez iplerle bağlanmış şekildesiniz. dünya beşten büyükse neden italyan roberto her akşam margarita pizzasıyla bordo şarabını içiyorken bizimkiler "faturalar bu ay ne kadar gelecek acaba?" kaygısıyla yaşıyor! dünya beşten büyükse alman helga berlin'de girmediği club kalmamış şekilde eğlenip, kiralık evinde küvetinde köpüklü banyosunu yapıp uyuyorken niçin bizim emellerimiz, ceydalarımız, gönüllerimiz 'zengin koca' peşinde? dünya beşten büyükse japon hakomoto hem işinde çalışıyorken hem de nasıl oluyor hem aikido kursuna hem de alp dağlarına tatile gidebiliyor? türkiye'deki entellektüellik kocaman sanrı, hürafe... eğer gerçekten aydınlanmış bir entelektüelite olsaydı bu yığınların bu kadar pasifize edilmesine karşı vicdan borcunu öderlerdi! gülecek bir şey bulamadığımızdan kaynaklanan türlü çirkinliğe maruz kalmamızdan , hep haksız olmamızdan , geleceğimize başkaları karar verdiğinden , borçlu doğduğumuzdan , 3 tarafı denizlerle çevrili ''cennet'' vatanı gezecek kadar bile sosyal olamadığımızdan.bkz 19 eylül 2021 gençlerin sokakta yatmaya başlamasıbkz asgari ücret bkz abraham maslow ihtiyaçlar hiyerarşisi 'ne göre insan, temelde mutlu bir insan olabilmesi için 5 yapı taşını gerçekleştirmesi gerekli. nedir bu yapı taşları;1. aşama, bkz fizyolojik. nefes alma, beslenme, boşaltım, uyku, sağlık, aşama, bkz güvenlik. beden, iş, kaynak, aile, ahlak, sağlık ve mülkiyet aşama, bkz sevgi/aidiyet. arkadaşlık, aile, cinsel aktivite ve cinsel aşama, bkz saygınlık. özsaygı, özgüven, başarı, başkalarına saygı duymak, başkaları tarafından saygı duyulmak. bu son 2 madde çok önemli5. aşama, bkz kendini gerçekleştirme. yaratıcı, erdemli, içten, önyargısız gelelim her bir maddeye, neden mutlu madde de her hangi bir sorunu olmayan, sağlık vb. insanlar için pas geçilen, temel şükür sebep madde, kişi işe girer, işe girerken sayfalarca kağıt imzalar. işte başına bir şey gelir bir sakatlık olursa şirket seni değil, kendini aklar. sen ise avukat avukat gezersin tazminat alacağım diye. bir maganda kurşununa vurulabilir veya bir sapık tarafından taciz edilebilirsin. bütün bunları geçtim, bu yaşanmayabilir, ama bilinç altında bunlar vardır. mutsuzluk en basit burada başlar. suratlar hafiften düşmeye madde, arkaşlık o kadar güzel bir olgu ve müessese ki, hiç bir tarifi yok anlatmaya yarayan. arkadaşın, kendi kanından olmayan canındır. fakat nasıldır bizde arkadaşlık, `bak falancanın oğlu/kızı arkadaşın bunu yapmış! sende anca boş işlerle uğraş`. temelde aslında bütün arkadaşlarımızın bizlere birer rakip olduğu empoze edildi. ee dostlarda sallanmaya başladı, mutsuzluk hafiften hatta baya baya boy göstermeye madde, yukarıda ki maddelerde arızalar başlayınca, insan kimseye saygı duymamayı öğrendi. doğal olarak kendine olan saygıyı, öz saygıyı da kaybetti. mutsuzluk küpü olduk mu? hadi çok çok güzel gitti işler, bu basamağa kadar gelebildik. ki, belli soyadlarına sahip ailelerden olmadıktan sonra bu basamak biraz hayal ama, oldu da geldik. zaten mutluluğun ta kendisi biz oluyoruz. fakat, bunu unutalım. arkadaşlarımızın aslında rakiplerimiz, sokakların aslında bir gün tecavüze uğrayabileceğimiz, okulların yaratıcılığı geliştirme değil de, at gözlüğü takıp deh denilen yarış kurumları olduğunu düşünelim. mutsuz insanın bırakın gelişmeye, adım atmaya bile enerjisi olmaz. durum böyle olunca, güzelim, cefakar, şanlı şerefli türk insanının o güllere layık yüzü, nasıl asık olmasın? hiç kuzey avrupa ülkelerinde toplu taşımaya binmemiş yazar beyanı. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.

asık suratlı olmayan yüzü her zaman gülen